29 Haziran 2014 Pazar

Essence XXXL Longlasting Lipgloss - MATT Effect - 06 Soft Nude

Merhaba!

Gidip gloss almak hiç hesapta yoktu. Çünkü gloss kullanan bir insan değilim. Ama kozmetik alışverişinde iki şey, beni kayıtsız şartsız cezbeder: "Nude" ve "mat" terimleri.

Kendisi çantamdaki yerini aldı.
Peki nasıl bir gloss bu? Para vermeye değer mi? Ne kadar kullanışlı? Adının hakkını veriyor mu?


ÜRÜN KÜNYESİ

Adı: Essence XXXL Longlasting Lipgloss
Renk Kodu: 06 Soft Nude
Üretici: Cosnova Beauty
İthalatçı: Eczacıbaşı
Üretim yeri: İtalya
Raf ömrü: 2 yıl
Fiyat: 7 ila 8 TL arası (tam anımsamıyorum)

Ambalaj üzerinde "Yumuşak matlıkta bir bitiş için uzun süreli, ipeksi dudak kremi" ibaresi yer alıyor.
Ambalajın ön yüzünde yer alan "gloss" (parlatıcı) ibaresiyle çelişse de, aslında ürünün tam tanımı bu.
Ve yerinde de bir tanım.

Ürün, klasik Essence lipgloss ambalajında. Zarif bir forma sahip.
Tutuş kolaylığı sağlayan uzun bir fırçası var. Bu fırça, düz ve ergomometri dışı gözükse de, sürerken beni hiç zorlamadı, taşırma yapmadı.

Ambalaj açılınca, muazzam bir karamel kokusu her yeri kaplıyor. İçindeki likiti yemek istiyorsunuz.
Ama sürdükten sonra, hiçbir tadı yok. Bu da bir avantaj.

Tanımda da dediği gibi, tam mat değil, yarı mat ve çok sağlıklı bir görünüm kazandırıyor. Ama ben olsam bu rengi nude olarak değil, gül kurusu olarak tanımlardım.

Dudakta herhangi bir ağırlık yapmıyor, aksine son derece hafif. Gerçekten de dudak kremi sürülmüş etkisi yaratıyor, yapış yapış olan hiçbir yönü yok.

Kalıcılık vasat. Ama krem dudağınızdan uçsa da, tint etkisi devam ediyor. Yani o sağlıklı gül kurusu rengi, bir iki saat daha sürüyor ve dudaklarınızın kendi rengi gibi duruyor. Bu zaman zarfında dudaklarım inanılmaz yumuşadı, bebek cildi gibi oldu. Beklenmedik bir başarı!


SONUÇ: Piyasadaki pek çok yüksek kalıcılık vadeden ürün gibi bu da, bu anlamdaki ümitleri boşa çıkarıyor. Ancak dudaklarıma sağladığı yumuşatma etkisi ve sağladığı sağlıklı renk ile benden yüz üzerinden yüz aldı. Beklentilerinizin ne olduğuna göre, satın alınabilitesi değişen bir likit.

Ama ben, bitirdikten sonra halen piyasadaysa seve seve yeniden satın alırım.

Siz Essence'ın bu yeni dudak likitini kullandınız mı? Görüşleriniz neler?

22 Haziran 2014 Pazar

Pudriyer is Back!

Herkese merhaba!

Döndüm!
Karman çorman bir blog girdisi sizi bekliyor!

Öncelikle...
Bir önceki gönderide hayatımın ne kadar farklı bir yöne çark ettiğini size aktarmıştım.
Kendimi ne oluyor demeye kalmadan, moda dünyasının içinde buluverdim.
Tabii moda dünyasına girilince, çılgın bir keşmekeş de insanı kendinden geçiriveriyor.

Her sabah beşte uyanmak, gece geç saatlere kadar koleksiyon yetiştirmeye çalışmak, Pitti Uomo fuarı derken, sonunda kendime biraz zaman ayırmayı başardım.

Pudriyer en son neredeydi?

Geçen hafta sonumu sevgili İstanbul'da geçirdim.
Sizinle birkaç fotoğraf paylaşmak istiyorum.
12 saatte neler mi yaptım?
(Evet, İstanbul'da sadece 12 saat gezebildim! 12. saatin sonu, aynı zamanda ayaklarımı uzatamadan geçirdiğim 36. saatin sonuydu.)


Taksim'de sabah kahvaltısı başkadır.

St. Antuan özlenmez mi?
İstanbul'un kadın taksi sürücüleri ortalığın tozunu attırır!

Eyüp simidi.. Sanat, sanat!
Önce Mısır Çarşısı, sonra Kapalıçarşı.
Topkapı Saray'nın bahçesinde kahve keyfi.
Hayatımın aşkı, Aya Sofya'm.

Pudriyer bu aralar nasıl makyaj yapıyor?

İşin aslı; çalışma temposu ve feci sıcaklar birleşince benim makyaj rutinim de epey sadeleşti. Makyaj dolabımın yarısını ofise taşıdım desem de yeridir. Bir çekmecem komple kozmetik, krem, parfüm, deodorant ve kişisel hijyen malzemesi dolu. Biri gelip açsa gülme krizine girer, o derece! Ama elden gelen bir şey yok, neticede haftanın altı gününü saatlerce bir mekânda geçiriyorsan ve koşuşturmacan yoğunsa, "Aaa keşke oyumu da getirseydim, tüh bilmemne de evde kaldı!" diye hayıflanmaktansa, her şeyin yanında olması daha iyidir.

Nâmım nasıl bür yürümüşse, geçen gün erkek iş arkadaşlarımdan biri gelip teknik bir iş için bana aseton sordu.

Ha var mıydı?
Tabii ki yoktu.
:)

Makyaj rutini diyorduk, değil mi?

Sabahları evden nemlendiricimi sürüp çıkıyorum.
Ofise geçince, kahvaltıdan sonra önce bir BB krem ya da CC krem, ardından da ince bir kat mineralli pudra uyguluyorum.
Sonra, göz farı bazı uygulayıp, jel eyeliner sürümüne geçiyorum.
İki kat rimel, kontör amaçlı biraz bronzer ve allıktan sonra (bazen onu bile sürmüyorum) kaşlarımı dolduruyorum.

Bir de kıyafetime göre ruj, bitti. Bu kadar.

Zaman sıkışıklığından yöneldiğim bu makyaj stili, alamet-i farikam haline geldi.


Pudriyer en son neler aldı?

1- Rimmel London, Scandal Eyes İkili Set

İstanbul'a makyajsız indim. Buluşacağım insanlar vardı, bütün gece otobüste uyumaktan - daha doğrusu uyuyamamaktan - şişen gözlerin ve solan yüzüm de hiç iyi durmuyordu. Esenler'den direkt Taksim'e geçeceğim, nerede makyaj yapılabilir ki?

Hiç!

Sabahın yedisinde belediye otobüsünde kesik uçlu fırçayla eyeliner çekme girişimim mükemmel sonuç verdi, ancak oldukça ilginç bir görüntüye yol açtı tabii. Biri o an beni fotoğraflasa, 9gag'e meme olurdu, o derece.
Ben de, kendime kalem formunda eyelinerlardan almaya karar verdim.
Bilen bilir, Essence'ın bu formatta ürettiği bir ürünü kullanmaktaydım. Ne var ki aynısını bir daha bulamadım.

Ayağım, Watsons kart almak için malum mağazaya girdiğinde, elime Rimmel London'ın Scandal Eyes setini tutuşturdular. Makul geldi, fiyat da uygundu. Rimmel London ise daha önceden kullanıp sevdiğim bir marka olduğu için, risk almaya karar verdim.

Genel görünüş.

Açılmış hali.



Ürünleri beğensem, ince ince fotoğraflar anlatırdım.
Ama beğenmedim.

Eyeliner son derece başarısız. Ucu kesik uçlu gibi, sürümde çektiğiniz çizgi ile kirpik dipleriniz arasında sürekli boşluk kalmasına neden oluyor. Çıplak tene denedim, bazlı tene denedim, farlı tene denedim: Sonuç aynı. Eğer keskin, seksi bir eyeliner hattı çekmek istiyorsanız, bu üründen UZAK DURUN. Ama, smokey bir makyaj yapıyorsanız ve kirpik diplerinizde varla yok arası duracak, smudged efekti verecek daha hafif bir ürün peşindeyseniz, O ZAMAN bir şans verebilirsiniz.

Rimele gelince..
Tapılası ambalaja sahip bu arkadaş; kirpiklerimi çok güzel uzattı ama hacim filan vermedi. Hal böyle olunca, ben de çareyi farklı bir formül denemekte buldum. Önce bu rimeli sürüp kirpiklerimi uzatıyor, ardından da bu aralar favori maskaram olan Maybelline One By One'ı geçiyorum. Böylece hem hacimli hem uzun, çok hoş kirpiklere sahip oluyorum.

Sonuç: Bu ürünler, adının vadettiği gibi gözlerde skandal filan yaratmıyor. Bir başarısızlık skandalı desek daha yerinde olur.


2- Eklips Takma Tırnak Seti

Kutuyu attığım için fotoğraflayamadım.
Ama sevgili Hande, burada kendisinin de kullandığı ürünü detaylandırmış. Okuyabilirsiniz.

Ben hayatımda ilk kez takma tırnak kullandım.
Çok da sevdim.
Görüntüsü çok doğal oldu, beni hiç zorlamadı.
Gündelik işlerimi halletmeme mani olmadı.
Yıkanırken zorluk çıkarmadı. Bu tırnaklarla üç kez banyo yaptım.

İşin püf noktaları şöyle:

- Tırnaklarınız temiz ve kuru olmalı.
- Yapışkanı takma tırnağın iç yüzeyine tamamen yaymalısınız.
- Sabitlenene kadar biraz bastırın.

Sizi, tırnaklarımın ojeli ve ojesiz görünümüyle başbaşa bırakıyorum.

Tırnakların kutudan çıkan orijinal hali.

Ojeli versiyon. Ojeyi sürmek, çıkarmak ve tırnakların
kendisini sökmek son derece kolay oldu.


3- Eklips Natural Makyaj Fırçaları

Gratis'in alt markası Eklips, Ecotools formatını izleyerek bir makyaj fırçası serisi çıkarmış. Eskişehir'de ilk satın alan da benim :)

Soldan sağa: Pudra fırçası, far fırçası, açılı kontür fırçası, kesik uçlu eyeliner / kaş fırçası, dudak fırçası.
Fotoğrafın kötü kalitesi için özür dilerim.

Fırçalar makul fiyatlı ve güzel.
Zaten malzeme, işçilik, nakliye gibi bedeller düşünülünce, aslında ucuz gibi gelen piyasaya sürüm fiyatının normal olduğunu görüyoruz. Belli bir meblağın üzerinde olan ürünler de mutlaka marka olduğu için şişiriliyor (yurt dışından gelsin gelmesin - kim bir pudra fırçasının fiyatının hammadde, işçilik, lojistik, ithalat bedeli, gümrük, vergiler vs. ile toplamda 100 lirayı bulduğuna inanır ki?)

Ürünlerin üzerinde "eco-friendly, cruelty-free hair, bamboo handle" ibareleri dikkat çekiyor.

Benim almadığım dört fırça daha vardı: Biri allık için yelpaze fırça. Kİ BİLEN BİLİR, Türkiye'de yelpaze fırça bulmak derttir. Ancak Sephora'da olur, o da bulur ve paraya kıyarsanız.

İkincisi fondöten fırçası. Fondöten kullanmıyorum, kullanırsam da beauty blender sünger aracılığıyla sürüyorum. O yüzden gereksizdi.

Üçüncüsü kapatıcı fırçası. E kapatıcıyı da çok şükür ciltte kullanmamı gerektirecek bir durumum yok. Göz altlarım için yoğun nemlendiricili roll-on formatını tercih ediyorum.

Almadığım son fırça ise kabuki allık fırçası. Ama benim için kullanımı pratik olmayacaktı, o yüzden es geçtim.

Aldıklarımla ilgili ilk izlenimlerime gelince...
Fırçalar yumuşak, kıl dökmüyor.
Ancak henüz makyajda kullanmadım. Pazar pazar makyaj yapacak değilim ya!
O yüzden kullanımda ne derece verimliler, size makyajdan sonra, bu hafta içinde bilgi vereceğim.

Dediğim gibi, şu an çekelediğimde herhangi bir kıl dökme sorunu da yaşamıyorum. Ancak o da birkaç kullanım ve birkaç yıkamadan sonra kendini belli eder.
Her halükarda Flormar'ın makyaj fırçalarından kat kat iyi oldukları aşikar!

Benim aldığım fırçaların fiyatları ise şu şekilde:

- Kesik uçlu eyeliner fırçası: 3.75
- Pudra fırçası: 11.75
- Dudak fırçası: 2.95
- Açılı kontür fırçası: 8.90
- Far fırçası: 4.96


Evet, siz neler aldınız? Nerelere gittiniz? Bu aralar hangi ürünleri çok sevdiniz, neleri bir daha almamaya tövbe ettiniz?

Sevgiyle kalın!


blogger template by lovebird